Amatör bir şair,acemi bir ressam,meraklı bir yazar ve bestekâr bir müzisyen...


yurduma ve yarime dair...

30 Ağustos 2009 Pazar

Şiir diye değil


Şiir olsun diye değil
çığlık ya da yakarış hiç değil
ki nasıl yırtılır sesim
kalbimin SEN yanından?!...
yaraya şifa otu diyedir
senden şikayetim sensizliğime
ve türkülerimedir...
ömrün kadar yazmışlığım var
ömrün kadar ağlamışlığım
neyse ki ağlayan benim
başımdan şikayet etmese gerek
saçlarından mahrum yavan yastığım...
Şiir olsun diye değil
olmayışın ur gibi tümör gibi kangen gibi
musallat olmuş fani varlığıma
senden gayrı bir deva aramıyorum
ilacı ve hekimi kıt bir ülkede
bu pervasız hastalığıma...
Beni yıkık bir evin molozlarında
eski püskü bir oyuncak gibi
bırakıp kaçan
aklı yıldızlarda
haylaz bir çocuk gibisin
ne yıktığın viraneye dönmeye cüretin var
ne dönüp almaya
ne de benden vazgeçmeye cesaretin...
Daha ne kadar sürecek söyle
bu kepaze susuşun
bu korkulara teslim esaretin?...
Sana bir telefon kadar değil
bir gülümseme kadar yakınım
o ki yüzün gerilmeye duranda
gör nasıl tembel ve umursamaz
bir zevkle yüzüne yayılırım...
Şiir olsun diye değil
bir bülbülün ağıdına
müziğe ziyan sesimi katmak telaşındayım
bağlamam elimde can çekişiyor
acemi olduğumu
sen ve her kes görüyor
ben daha bu işin en başındayın...
geri mi kalırım sandın haylazlıkta?
bin yllar geçse de aradan
ben beni bıraktığın yaşımdayım...
Şiir olsun diye değil
bir ağlama nöbetidir katıla sarsıla
ama yanaklarım ıslanmaz
bir ızdırap kuyusudur
suyu taşıp yol bulmaz
bin yıllara yayılan birikmiş ezikliğidir
talihimin ensesinden kalkmaz
öyle doluyum ki seninle
bir bendlerimi yırtıp patlasam
hiç kimse ve hiç bir şey
sele kapılanlar gibi
bir belaya uğramış olmaz...
Şiir olsun diye değil
uzak ve karanlık gecelerin pençelerinde
yitik bir sönüştür kalbimin çığlıklarınca
acemi kalemimden
bir kaç yarım yamalak cümledir
el ermez menzil yetmez
yıldızların uzaklığınca
kırık ve hırıltılı bir soluktur
daha bir yakar derinden
soludukça kalbimin çeperini
ve sen artık olmasan bile
yurduma kabaran hasretimle
öpüyorum kendin kalan her yerini...
*
Bilâl Mardin