Geldim sana
ellerimde bir ilk bahar taşımıyordum
karanfil kokmuyordu parmaklarım
diri diri ateşlere atılmış yüzlerin
ızdırabına bürünmüştü yanaklarım
ve yangınlar içinde
semaha dönenler için bu yaptıklarım...
Sana gelinceye kadar
sana gelmenin hayâliyle yaşıyordum
anlayacağın sevgili
bu hayâle kavuşacağım zamanın
ürperişiyle yazıyordum
devir mi delirmiş
insanlar mı...
ben mi?...bilinmez
ben seni düşünürken
bir tek mantıklı cümle olsun
kuramıyorum
Zira inancı mantığın dar kalıplarına
sığdıramıyorum...
Bütün kelimeler
yalvarılan zalimler misali
terkedip gitmişler dilimi
bilmezler ki
hiç biri söylenecek olmasa bile
ben seni kalbimle
ve Rabbimle konuşuyorum...
Gırtlağıma kadar batmış gitmişim
hüsrana felakete
helâka ve vebâle
Gel...
gelişin cennet müjdesi olacak
bilmezmisin ki bilâle?...
Uzak dağ başları sevgili
oralarda çocuklar öbek öbek
türküler çığırdaşıp
ateşler etrafında
halaylar çekiyorlar
türküler duyuluyor sevgili
uzaktan yakından
sesim bir yangın ki
içimde dipsiz
bir ateş kuyusu kadar
birikmiş kederler ve acılar
yazdıklarım sa sadece
o okyanusun kıyısından
kalemime sıçrayan damlalar...
Korkmayasın sevgili
seni kendimden
daha çok sevdiğimden
ürkmeyesin sevgili
seni bu kadar şiddetle istediğimden
sana şu müptelalığım
Kadim bir rüyada
bana müjdelenmen yüzünden...
*
Bilâl Mardin