Amatör bir şair,acemi bir ressam,meraklı bir yazar ve bestekâr bir müzisyen...


yurduma ve yarime dair...

30 Ağustos 2009 Pazar

Sessizliğim


yokluğun ruhuma bilekçe oldu
görünmez duvarların ardında
müebbet bir çileye yatıyorum
ve yoktan var olur diye avunup
varlığımı yokluğuna katıyorum
...
Sessizliğimden korkuyorum
rüyalarım ki
ıp ıslak isiltiler içinde
hayâlinin yağmurlarında
ve düşüm
çorak ve çatlak bir kıraçlık
alabildiğine bir kuraklıktır...
Bir sancı beynimden
yüreğime sökün eder
gözlerim
bir nehir daha taşar
ardından
o bir daha gelmez
ilk baharların...
Patlamaya ramak kalırım
bakışlarım
ağlamaklı bir çocuğun
duvar dibi çaresizliği
ve gülüşüm esaret
nefesim kir pas içinde...
Yaşamak
boş ve beyhude bir kör döğüşü
dalıp gitmelerim
sebepsiz ve mesnetsiz
kırgınlıklar üzredir...
Umut diyorsan
çadır açmıştır dağbaşlarına
silah çatmıştır çocuklar
kaşlarının cesur gölgesinde...
Sisler içre
billûr berrak yüzünün
gün gülüşü seyirmektedir...
O gözler ki
kızgın volkanlar misâli
ateş ışımaktalar
üzerlerime
ve göz yaşım düşüyor
tuz basılan yaraların sızısınca
yanıp sıyrılan her bir yerime...
Fazla çırpınmadan
dipsiz sahilsiz bir denizde
sarhoş bir dalganın
öfkeye köpüren ağzında
boğuluyorum...
Artık kopmalı çığlıklarım
duyulup bilinmese de
bir hıçkırık salmalıyım
karanlık gecenin çeperine
bir nidâ salmalıyım
karanlığın ortayerine
son bir yankı olsun
bırakmalıyım
kirli griliğinden
arınsın diye güneş
yılgın sabahlarınca
yabancısı bulunduğum bu şehrin...
Sessizliğimden korkuyorum
ve artık var sen söyle
ben sormuyorum...
Sessizliğimden korkuyorum
susmak uykunun
uyku ölümün eşiği olsa gerektir
oysa
yokluğuna olsun uyanıyor
yarım ağızla olsa da
"yaşıyorum"
sen neler edersin bilemem ama
ben artık susmuyorum...
*
Bilâl Mardin